16 Aralık 2012

BURIED (2010)


                                                                       BURIED (2010)

    2010 yılında taze diyebileceğimiz bir yönetmenin elinden çıkma Buried'i, senaryosu ve tarzıyla diğer gerilim filmlerinden biraz ayırmak gerekir. Çünkü tüm film bir tabutun içinde geçiyordu ve 1 buçuk saat boyunca seyircinin diri gözlerle bir tabutu izlemesi için her zamankinden biraz fazlasına ihtiyaç duyarsınız. Bilenlerin romantik komedi filmleriyle bildiği, bilmeyenlerinde tatlı Scarlett'imizin eski yavuklusu olarak illaki bildiği Ryan Reynolds, bu filminde hiçbirinde olmadığı kadar oyunculuğunu ön plana çıkarmak zorunda kaldı, bunun sebebide basitti: Bir tabutun içine sadece bir kişi sığar.
    Gözlerini bir tabutta açan Paul Conroy, biraz daha para kazanabilmek için eşini ve çocuğunu Amerika'da bırakıp Irak'a, ticari bir şirketin sivil kamyon şoförü olarak giden ve canlı canlı gömülmeye değmeyecek sıradan bir insandır. Neden orada olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan Paul'ün son hatırladığı konvoylarındaki ani patlamadır. Şimdi ise bir tabutta zipposu ve nerden geldiği belli olmayan cep telefonuyla neden,nasıl sorularına yanıt arayacaktır.
    Paul'ü film boyunca yakın planda izleyeceğiz(malum mekan dar).  Bir tabutta canlı gömülen birinin yüzündeki ifade ne ise izlerken sizinde yüzünüz o şekle girecek. Paul telaşlıyken umutlanacak, ölüm korkusunu yaşarken ailesine ağlayacak, çaresizlikle ölümü kabullenirken yine umut ışığı görecek ve o ne yaşıyosa sizde ekran karşısında aynı hissiyata bürüneceksiniz. Bu açıdan film izleyiciyi kendisine çekmeyi çok iyi başarmış. Yani sıkılırım sanmayın diye söylüyorum: Bende önce "bayar mı?" diye korkmuştum ama gözümü kırpmamış olabilirim.
    Buried'de bir tabut hikayesinin içine harika yayılmış, kesinlikle abartılmadan verilen insani mesajlar, yan hikayeler de var. Genelde bu tarz prodüksiyona sahip filmleri zenginleştirmek için filme monte edilen bu hikayeler Buried'de kesinlikle sırıtmıyor hatta filmin en can alıcı ana arterlerinden de birini oluşturuyor.
    Filme klostrofobikseniz hiç bulaşmayın üzülürsünüz. Bunun dışında izlenmemesi için hiç bir sebep yok. Dozunda bir gerilim ve muhteşem bir finale sahip. Son olarak Tanrı kimseyi Paul Conroy'un durumuna düşürmesin diyelim ve iyi seyirler dileyelim...

Hangi filme benziyor:
Tek mekan gerilimi: Phone Booth, Fermat's Room(La habitación de Fermat), Panic Room, The Mist, 127 Hours
Klostrofobik: Fermat's Room, Sanctum, Das Boot